Eylül 22, 2007

Neye niyet neye kısmet

Ben böyle olmak istemiyorum.Bütün çabam yolda olmak.Hayat devam ediyor.
Yaz günleri güzeldi.Bu manzarayı günlerce yaşadım mı?Evet.Ama Yaz bitti.Çalışma zamanı


Birkaç yıldır hayatıma ait önemli kararlar aldım ve bunları uyguladım.Mesela bir tarihte hayatımın monotonlaşmasına karşı bir hobi edinmeyi istedim ve motosiklette karar kıldım.Kötü mü oldu?Hayır.Birçok geziler yaptım Marmara kıyılarını ve Batı Karadeniz'i gezdim.Fotograflarını gördünüz. Ege'de ise Bodrum, Marmaris derken gezmedik yer kalmadı.Tabii herşey bu kadar güzel mi geçti?Gene Hayır. Kaç kere motordan düştügüm bana kalsın.Motordan düşmek çok zevklidir.İnsan kendini eşekten düşen karpuz gibi hissediyor.Bir de şu var düştügü için motora binmeyi bırakan da pek azdır nedense.Belki de düşmek alışkanlık yapıyor.
Bodrum'a yerleşmeyi istedim.Bunun için bir arsa da aldım ama imar işleriyle ilgili eksiklerle hala ugraşıyorum.Kararım degişti mi?Hayır.Hala kararlıyım.Kötü mü oldu? Hayır. Aksine deger kazanan bir yatırım haline geldi.
Bütün bunları neden anlattım?Bu yaz başında planım Kanada'ya oglanın yanına gitmek arkasından da Bodrum'a yerleşme planlarıma devam etmekti.Ama evdeki hesap (Türkiye'de herzaman oldugu gibi) çarşıya uymadı ve yapılacak işleri zamana bırakmak durumunda kaldım.
Yaz tatili bitmişti.Yapılacak iş yoktu.Mustafa Kaynak Anadolu Lisesinde yerime iki ögretmen tayin olmuştu. Ne yapayım diye araştırmalara başladım.Hatta İstanbul ve İzmir'de bile seçenekler araştırdım ama tam karamsarlıga kapılmak üzereydim ki Babadag' dan bir ögretmen arkadaşım aradı ve Okulda ögretmen açıgı var, tüm dersler boş ,gelmeyi ister misin'' dedi.Tamam dedim .Gelirim.''Tilkinin dönüp dolaşıp gelecegi yer kürkçü dükkanıymış'' lafına uygun olarak Babadag'a döndüm.Artık Hacı Mehmet Zorlu Çok Programlı Lisesindeyim.Bu yıl ki planım bu.İnşallah yaza kadar kazasız sürer.Gelecek Yaz'a yeni planlar hazırlarım nasıl olsa.Görüşürüz.

Eylül 13, 2007

Güzelpınar

Üç tanesini bizim yedigimiz alabalıklar'dan geriye kalanlar.

İlker ve Mehmet bey Şelale önünde
İlker bey Güzelpınar yolunda iş başında.

Evvelki hafta ogullarımla birlikte vakit geçirmek ve eglenmek amacıyla Güzelpınar'a gittik.Güzelpınar Denizli'nin kuzeyinde Çökelez dagının zirvesine yakın bir kasaba.Buradan devamla ''Hoca'nın yeri'' adlı bir alabalık çiftligine ulaşılıyor.Zahmetli bir yol ama vardıgınızda kayaları yalayıp aşagı düşen bir suyun oluşturdugu şelale,koyu gölgeli bir mesire alanı sizi dinlendiriyor.Alabalık havuzları,yer sofralarında yemek yiyenler fotograf çekenler var.Biz de yedik,kolamızı içtik ve dönmek için yola çıktık. Güzelpınar'a vardıgımızda üç ayrı olay bizi etkiledi.Bunları paylaşmak istedim.
Birincisi kahvede oturup çay içelim dedik.Arabayı park etmek için yolun açılmasını bekliyorduk.Bu iki üç dakika sürdü.Bu sırada yolun karşısındaki bir adam elinde iki salkım üzümle geldi ve ''alın bunları yiyin'' dedi.Çocuklar böyle ikrama alışmamış.Sevindiler ve yediler.
İkincisi kahveye oturunca oldu.Bir adam ısrarla onun masasına oturmaya davet etti.Neyse oturduk.Sohbet ettik,çay ve gazozlar içildi.Tabii hesap yine bize ödettirilmedi.
Üçüncüsü ise sohbetin sonunda ortaya çıktı.Yaz sıcagında ceket kravat giyinmiş gençten bir adam saga sola laf yetiştiriyordu.Kim bu adam? dedik .Cevap;Arkadaş İmam Hatip mezunu biri imiş.Okuyup tıp fakültesini bitirmiş.Doktor olduktan sonra kafasındaki Dini anlayışlarıyla askerlik görevini birbirine uyduramamış ve depresyona düşmüş.Zamanla ilerleyip kafa kayışı kopartmış ve boşa dönmeye başlamış.Artık akıl saglıgı yerinde olmayan biri olarak köy yerinde geziyordu.Çok üzüldüm ve insanların beynini boş inançlarla doldurup sebep olanlara lanet olsun dedim.Kalp işi olan Din ile beyin işi olan Dünya işleri birbirine karışmıştı. İlginç bir yer bu Güzelpınar...
O kafayla yolu karıştırıp Pamukkale'ye çıkan yola girmişiz.Pamukkale Kasabasına kısaca ugrayıp Denizli'ye döndük.

Eylül 08, 2007

İZMİR FUARI

Hintli giysileri içinde bir grup kız.Gerçekten Hintliler galiba...
Perşembe günü oglumu uçaga ulaştırmak için İzmir'e gittik.Ben,oglum ve Enver enişte.Saat 13.00 de vardık.Eniştenin Hastanede işi oldugundan onu gönderdik.Ardından oglumla Migros'unkafeteryasında yemek yedik ve onu da ugurladım.Herzamanki gibi duygusal anlar yaşandı tabii.
Akşama kadar nasıl vakit geçireyim derken bir arkadaşım aklıma geldi.Hadi gidip bir çay içeyim dedim aradım. Karadenizli arkadaş; ''başka zaman gel ''deyince çaresiz Fuar'ın yolunu tuttum,vardım Fuar'a.
Nerede gençligimin Fuarları nerede bugünün Fuarı.Heryeri Ulusal Pavyonların kapladıgı ve devletlerin gövde gösterisi yaptıgı ,şarkıcıların karşılıklı Gazinoları doldurdugu, İzmir sokaklarının afişlerle süslendigi,bütün fuar alanının dolu dolu oldugu,gezmekten ayagımıza karasuların indigi Fuarlar bitmiş.
Fuar girişi 1 YTL.Girişten itibaren saglı sollu satıcılar sıralanmış.Kimi sigarayı bıraktıran elektronik sigara satıyor kimi kestane şekeri.Kredi kartı,motosiklet ve uydu yayını pazarlayanlar,türlü çeşitli yiyecek satanlar ve ortaya çıkan koku,seyyar satışları anımsatan satış kapalı alanları burada yeni birşey yok dedirti.Lunapark ve hayvanat
bahçesi zaten bildigimiz şeyler.Biraz otomotiv sanayi ürünleri dikkatimi çektiler ki onlar da açılmamıştı.Çıkıyordum ki soldaki binayı farkettim.Bütün fuar faaliyeti yan yana 4 binada toplanmış.Kentler (Çorum ), Ülkeler (Ukrayna ) burada bulunuyor.Başka ülkeler de gelmiş ama ticari baglantı için basit bölümlerde birkaç broşür ve resimle işi idare etmişler.Resim Ve Engellileri konu alan fotograf sergilerini başarılı buldum.Aydın kenti de güzeldi.Bundan başka da bol bol kobi denilen işletmelerin ürünleri vardı.
Enişteyle de buluşup Dünya mutfaklarına ait yiyeceklere gözattık ve doooogru metro'ya.Üçyol'a parketigim arabayı alıp yolcu yolunda gerek deyip döndük.


Basmane Meydanında ıslatılan Yerküre.


Fuar'ı gezmiş,yorulmuş ve düşüncelere dalmış bir Ege'li.Ayakkabıların duruşuna,çoraplara,gümüş imameli tesbih'e ve saate bakar mısınız.Çok güzel.



Eylül 03, 2007

DİDİM

Agustos ayı nın 6 sından sonra Denızlıdeydım ve sagolsun Dedem'ın torunları, akrabanın akrabaya etmesı gereken ezıyetı ettıler.Mıras malı tarlaları paylasmada anlasamayıp Mahkemece satısına gıttıler.Çözümsüzlük le gecen günlerle enerjimi bitirdiler.Ben de kacmak ıcın ılk fırsatı degerlendırdım.
Gecen defa dedıgım gıbı ''Agustos bır yaz ay'ı ve yazları ıskalayan hayatı ıskalar'' dusuncesınden hareketle Dıdım'e gıttım.Dıdım Akbük bır sıte cennetı.Dag tas sıte dolu.Yazlıkcılar artık donuyorlardı ve ben de bol bol denız- gunes- kum yaptım.
Yazlıkcıların bırkısmı sabah önce yürüyüş sonra yüzme ıle güne baslıyor.Bazıları balık gıbı yuzuyor.Bazıları da gec vakıt kalkıp ögle sıcagında sahılde vakıt gecırıyor.
Yaygın olarak okumuyor ve bunun yerine okey oynuyorlar.Hacı olan bır yakınım ( İkinci dereceden akraba) ''namazımı kılayım da sonra oynarız'' diyebiliyor.En yaygın işler,yeme ,yüme,yatıp uyuma ,yüzme,evlerde toplanıp çay-börek toplantısı.
Bır şakacı esnaf ile şakacı hanımı;
Erkek-Hanım hatırlat ta müşteriler gittikten sonra seni bir döveyim..
Hanım-Sıkar o biraz.
Hanım-Gecen gün bana ucan tekme attı.Ayagını bir tuttum.Adam yerde.....
gibi hos diyaloglarla anlasıyorlardı.
Bır esnaf yaz mevsimi gelirinin azlıgından şikayet edip sucu Baykal' a yükledi.Ortalıkta hareket yok.Para dönmüyor.
Neyse,bu yaz da deniz özlemini gıderdik.Ama Beyagac Erenbaba gezısı seneye kaldı artık.