Aralık 19, 2006

Erenbaba

BEYAĞAÇ, KARTALGÖLÜ VE ERENBABA
İlk defa 1995 yılında gördüm Beyağacı.
O zamanlar Acıpayam'da öğretmendim.Birileri tavsiye etti ve ilk kez zorlu bir yolculuktan sonra Kartal Gölü'ne ulaşıp güzelliklerini gördük.
!900 m.civarında bir yükselti.Denizli’den Beyağaç ilçesi yaklaşık 100 km.Arkasından 30 km sarp,yokuş,taşlı bir orman yolundan gidilen,insanı yola çıktığına pişman eden bir güzergah.
Sonunda Çiçekbaba dağının zirvelerinde bir buzyalağında kar sularının birikmesiyle oluşmuş,pırıl pırıl ve buz gibi suları ile çok şirin ve minik bir göl.Çevresi yemyeşil çayırlarla çevrili,yamaçlarda asırlık anıt çam ağaçları bulunan bir doğa harikası:Kartalgölü
Aradan yıllar geçti.Bu kez yörenin birbaşka yönünü keşfettim.Her yıl Ağustos ayı’nın son perşembe günü sabah erkenden Beyağaç yönündeki Kartal gölü çevresinde geceleyen Yörükler ile köyceğiz yönünden gelenler, Çiçekbaba dağının zirvesinin doğu yamaçlarında bulunan ve yörede kutsal ve koruyucu kabul edilen Erenbaba adındaki ermiş ‘in mezarında buluşup mezar ziyareti yapıp dualar ediyorlar.Önceki yıldan vaat edilmiş adakları varsa yanlarında getirdikleri veya orada satın aldıkları oğlakları önce duayla kesiyorlar.Arkasından yanlarında getirdikleri ve kabukları soyulmuş uzun ve kalın sopalara asıp hızla yüzüyorlar.Bu sopalara oğlakları takıp önceden yakılmış ateşlerin üzerine uzatıp yavaş yavaş pişiriyorlar ve ailece bir arada yiyorlar.Velhasıl mistik bir ortamda dua,inanç,adak oğlak eti derken dağ başında sessiz ve serin bir ortamda yıllık bir tazelenme,amaçlanan bir Eren’e ulaşma.Arkasından görüşülmeyen başka köylerdeki,Fethiye ve Köyceğiz tarafındaki tanıdıklarla görüşme,bir nevi festival.
Genellikle her iki taraftaki Yörükler bir önceki gün gündüz,traktörler, minibüslere veya diğer taşıtlara doluşuyorlar,yanlarında çadırları,bir yığın çıralı çam kütükleri,uzun sopaları ve oğlakları ile geliyorlar.Çadırlar kurululuyor,traktör kasalarına yerleşiliyor.Yemekler pişiriliyor,harlı harlı yanan odun ateşinde pişen çaylar belki bir günde beş defa içiliyor.
Gece ise buz gibi bir havada, ateşte pişen çeşitli yemeklerin yanı sıra içki içenler ve şarkılarla türkülerle oynayanlar,coşku dolu gençler.Geçen yıllarda bu iş o kadar ileri gitti ki mahalli yöneticiler;Eren’in manevi havası ile aşırı içki ve silah atışları yapılan ortam arasındaki uyumsuzluğu dikkate alarak işin eğlence tarafını kontrol altına aldılar.2006 yılı yazındaki son gezimde gayet düzenli,jandarma denetiminde rahat bir hale getirildiğini gördüm ve sevindim.Çünkü önceki bir gezide gece saat 3’e kadar silah seslerinden uyuyamamıştım.
Herneyse,her yıl Ağustos ayı’nın son Çarşamba günü toplanma ve ertesi günü sabah erkenden Erenbaba’nın mezarını ziyaret.Olayın özü bu.Ama Çiçekbaba dağının zirvesinde sessiz bir dağ başında olduğunda ise insanı etki altına almayı özüne dönmeyi ve yaşamını sorgulamayı sağlıyor.Bu yönleriyle benim için, özellikle de motosikletle, her yıl gitmeyi isteyeceğim bir yer.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Sayın blog yöneticisi paylaşımlarınızı ekip olarak çok beğendik. İlginç ve güzel paylaşımlarda bulunuyorsunuz. Prefabrik konteyner olarak başarılarınızın devamını dileriz.