Ocak 22, 2008

YAPABİLİR MİSİN?




Birkaç gün evvel bir öğretmen arkadaş'' Dayanıklılık '' başlıklı bir yazı kesmiş gazeteden.Okudum ve bakın neler geldi aklıma .Günümüzde konformizm o kadar ileri boyutlarda ki insanlar bir kat yukarı bile asansörle çıkıyor,1saat elektrik kesilse panik başlıyor,internet bağlantısı kesilince hayatı duruyor.Bir doğa afeti olsa neler olacak?Hayat'ın mücadele olduğu gerçeği ve bunun hem doğaya hem de diğer insanlara karşı olduğu unutulmuş artık.
1982 yılı Eylül ayında Erzincan'da 4 aylık kısa devre askerdim ve Kurban Bayramı nedeniyle 4500 asker'e ''hadi bayram iznine gidin'' denildi.Erzincan yol üzeri bir kent ve bir sürü otobüs geçiyor ama bu kadar insana bir günde araç bulmak mümkün değil.Biz Denizlili 30-40 kişi bir o şirkete,bir bu şirkete koştuk sonuç yok.Bir süre sonra birisi ben kamyon buldum dedi.Nasıl gideceğiz dedik?Kamyon'un üstüne birkaç çıta ile çatı yapalım,üstünü de branda ile örteriz ve biner gideriz, dediler.Gitmek isteyenler gelsin denilince sürü psikolojisi ile hep beraber bindik.Üstünü örtüp yola çıktık.Kamyon Burdur'dan kavun getirmiş ve kavunların aralara sürtünmesin diye saman koymuşlar.Araba gittikçe kasasının aralarından rüzgar üfürür mü?Ağzımız burnumuz saman dolar mı?Arada Trafikçiler durdurur ve kontrol olur.Bizler yasadışı mülteciler gibi susar otururuz.Ayaklarımızı uzatmak bile mümkün değil.Kasa tıka basa insan dolu.Neyse şarkı,türkü,yorgunluktan uyku derken öğleyin 12'de Erzincan'da başlayan yolculuk İsparta'da saat 16.00 civarında bitti.Bizler bir dolmuşla Dinar'a,bir başkasıyla Denizli'ye geldiğimizde ise akşam olmuştu.Evdekiler baktı baktı ama tanıyamadı.Kirden tozdan yüzümüz seçilmez olmuştu.İyi bir banyo ile kim olduğumuz ortaya çıktı.Ne yolculuktu ama.Şimdi olsa günümüz insanının kaçı yapar?Ben yapar mıyım? Belki...Ne desem şimdi?Mücadele şart.

Ocak 12, 2008

Burcum


Aslında bu tür şeylere pek inanmam ama beni bire bir ifade eden tasvirler buldum ve dedim ki ''işte ben buyum'' o kadar ben yani...Resimdeki konu mankenleri: İlker ve Mehmet beyler....
"Eylül sonunda yaz elini eteğini çeker. hayatta hafif bir dalgalanma olur. havada sanki bir salınım vardır. terazi hava burcudur. hava serinler. terazi üşütmekten korkup telaşla içeri girer. terazi durduk yerde nezle olur. terazi sıcaktan da aynı derecede çekinir. soğuk ve sıcak teraziye terler döktürür. ancak ılıman iklimlerde kendini iyi hisseder.
Simgeler gelip geçer. işte zodyak'ın yarısındayız; koçun tam karşısında. koç işaretler çakıp dikkat çekmeye çalışır. terazi görmezden gelir. biraz hüzünlüdür. terazi durduk yerde hüzünlenir. tedirgindir. kaygılıdır. terazinin çok ince kaygıları vardır; bu kaygılar arasıra peşini hiç bırakmayan bir eğlence arzusuyla kesilir. terazi kılı kırk yaran bir eczacıdır, sonsuz küçüklükte dozajlarla uğraşırken birdenbire karşı konulmaz bir dans etme isteğiyle dolar.
dans etme isteğiyle; tepinme isteğiyle değil. terazi tepinmekten nefret eder.
kaptırmışım kendimi; terazi hiçbir şeyden nefret etmez. şöyle söyleyelim: terazi tepinmekten pek hazzetmez.
birbiriyle uyumsuz şeyler, cırlak renkler ve çok yüksek sesler terazinin hoşuna gitmez. bir tek ılımlı müzik aletlerinden zevk alır. ses dengesinde en ufak bir hata, terazi için stereo müzik dinlemenin bütün zevkini kaçırır. zodyak'ın yapım odasındadır, günle gece, tenle ruh arasında.
sonbaharın ara renk tonları teraziye tıpatıp, ısmarlama eldiven gibi uyar. terazinin birçok eldiveni vardır. her durumda takacak eldiveni bulunur; terazi tedbirlidir.
terazi bir şeyden nefret edecek olsaydı, acıdan nefret ederdi. acı çekmekten ve acı vermekten. terazi acıların insanı değildir.
terazi anlaşmazlıkları pek çekemez, ne aile içi, ne komşuyla, ne de uluslararsı planda. huzur ve barış ister. aşırı vakalar (gandhi), işi pasifizme kadar vardırır. normal olarak terazi, herkesle iyi geçinmek isteyen, iyi niyetli birisidir.
terazi diplomattır. terazide adalet kavramı gelişmiştir (yoksa adalette mi terazi kavramı gelişmiştir?)
terazi koçlardan, yengeçlerden, oğlaklardan çekinir (bu burçlar mevsimlerin öncüleridir, "ana" burçlardır). diğer burçlardan da çekinir. terazi kendinden çekinir. karşı kefede kendisini dengeleyen bir ağırlığa ihtiyaç duyar. işte bu yüzden her tür beraberliğe, özellikle evliliğe büyük önem verir. sonu çoğu zaman pek hayırlı olmaz. terazi reddetmeyi bilmez. tereddüt eder, uzlaşır, erteler ve imzalar. evlenir evlenmez de, tekrar sallantısına devam edebilmek için derhal kendine bir aşık veya metres bulur.
sallantı terazinin kanında vardır. kimse de onun gibi dans edemez.
terazinin sevilmeye ihtiyacı vardır. hararetle çevresindekilerden takdir bekler. neyse ki cazibe fukarası değildir. cazibesi tartma melekesinden çok denge melekesinden ileri gelir (cazibe bir tartı aleti değil, denge aletidir).
terazi genellikle tanımadığı insanlara çok sevimli davranır. çoktandır baştan çıkardığı insanlara karşı sevimsiz olabilir. çünkü her ne kadar kefelerinden birinde venüs tatlı tatlı oturmaktaysa da öteki kefede satürn gözünü kırpmadan nöbet tutmaktadır.
terazi bazen kendisini aşırılıklara iten, hatta ansızın teryüz eden ağırlıklar yüklenir. çoğu terazi sebepsiz can sıkıntısından gizli gizli hoşlanır, beden sıkıntısından da. bir bezginlik hisseder. üzüm üzüm üzülür; niçin sıkıldığını pek bilmeden. bir terazinin durup biraz önce kendisini yalayıp geçen hafif hüzün esintisinin kaynağını araması şaşılacak şey değildir. tüy kadar hafif bir esinti. tüy kadar hafif ağırlıkları tesbit etmekte terazinin üstüne yoktur. ortamdaki en ufak bir değişim teraziyi ürpertir. küçücük bir şeyden büyük şeyler çıkarır. terazi çok hassastır.
melankoli tekelini oğlakla paylaşır. melankoli küçücük bir şeydir ama ağırlık yapabilir. kimilerince sinir zayıflığı diye adlandırılır. yükseleni oğlak olan teraziler çok melankoliktir. onların gözünde neşenin bayağı, hatta marazi bir yanı vardır.
bütün dengeler hassastır. gece gündüzü yakalar yakalamaz arayı hızla açar. madde ve ruh birbirine akıl almaz numaralar yapar. dengesizlik yerleşir.
aslında denge sallantının kendisindedir. terazi bunu ileri yaşlarda anlar. gündüzle geceyi uzlaştırma sevdasından vazgeçer. ibresini fırlatıp atar. ağırlık kaybeder. dünya ona daha hafif gelir. işte o zaman zodyak’ın tam ortasında, tenle ruhun, gündüzle gecenin gelgitinde terazi her şeyi sallar."