Kasım 27, 2012

Yunanistan

 Sofya'dan kalkan  otobüs yaklaşık 5 saatlik bir yolculukla Selanik'e ulaşıyor.Yanımda bir bayan oturuyor.Hiç konuşmuyoruz.Uyuyor zaten.Bulgaristan sınırında şoför bizi Yunanistan'dan gelene aktarıyor.Dürterek uyandırıyorum.Aşağıya indikten sonra kendine gelen yol arkadaşı Türkçe ''Çantam'' diyerek koşuyor ve unuttuğu çantasını alıp geliyor.Türk olduğu da böylece anlaşılıyor ama değişilen otobüste arkalara oturup Seres'de de iniyor.

Selanik İzmir'e benzeyen harika bir şehir.Uzun bir kordon,bir taraf deniz,diğer tarafta kafeler,Apartmanlar,çiçekli balkonlar ,kordona ulaşan Aristo Meydanı ve tabii ki kordon'un sonunda Beyaz Kule.Burası Atatürk'ün de yemek yediği,rakısını içtiği şehrin sembolü olan bir Bizans dönemi kulesi.Atatürk'ün evi de yaklaşık 500 m yukarıda.Restorasyon yapıldığından gezme fırsatım olmadı.Selanik Tepede Roma kalesiyle,Kiliseleriyle,deniz ürünleriyle,kordonu ile çok güzel bir şehir.   



Atina'ya 45 Euro'ya alınan tren bileti ile ulaşıyorum.Başkent geniş bir alana yayılmış.Tren'den iner inmez metro istasyonuna geçiliyor.Burada 5 tane bilet alıp metro'ya biniyorum.Kırmızı hat metrosu doğruca Akropol'e ulaşıyor.Burada istasyon çıkışı hosteli bulmak sorun olmuyor.Akropol Atina'nın simgesi.Her turist buraya uğruyor demek yanlış olmaz.Tepe'ye kurulmuş bu anıtsal alanda tapınaklar,yönetim binalarının kalıntıları var.Bütün Atina izlenebiliyor.Aşağıda Olimpiyatların ilk kez yapıldığı meydan,plaka,ve diğer semtleri görmek mümkün.Plaka,Akropol'ün hemen yakınında turistik bir alan.Dar sokaklarda meyhaneler,restoranlar,hediyelik eşya satıcıları ile dolu.Fiyatlar da biraz turistik tabii.Buraya yakın parlamento binası ,Cumhurbaşkanlığı,kapısındaki Efsun askerleri,meydanlar parklar gezilebilir Sahildeki Pire limanından Adalara feribotlar kalkıyor. 




Atina'dan Pire'ye geliyorum akşam üzeri.Meyhanede kalamar keyfinden sonra alışveriş yapıp feribota gidiyorum.Gece 9'da kalkıyor feri.Kocaman gemi ama yine de sallandığı hissediliyor.Oturma bölümü ucuz olan kısım.Buradaki koltuklara yerleşiyor insanlar.Tabii  ben de.Sonradan kuşetli bölüme geçişe izin veriliyor uyumak için.Ben dili anlamadığımdan gecikmeli olarak geçiyorum koltuklara.Yanımdaki  uzak doğulunun horlamasından rahatsız olunca.Sakız Harika köyleri olan bir ada.Köy turu yapmanızı özellikle tavsiye ederim.Merkezde ise bir kale surları ile çevrili olan tarihi alan ile evler,dükkkanlar,sahildeki kafeler sıralanıyor.Kafeler gecenin ilerleyen saatlerinde bar olarak faaliyetteler.


Son olarak Yunanistan'da ne yenir sorusuna bir cevap.Deniz mahsulleri yenir.Balık,kalamar,ahtapot,midye ve diğerleri.Yanında Uzo,bira,şarap ne varsa.
Yunanlılar keyif insanları.Uzun uzun sohbetler ediyorlar.Yemekleri de uzun ve
geç saatlerde yiyorlar.Güzeldi Yunanistan.Göç etmiş çok hemşehrimize rastladım.

Kasım 21, 2012

Sofya

     Edirne'den Arslanlı tesislerinden bindiğim Metro Turizm otobüsü kısa süre sonra Gümrüğe ulaştı.Free Shop molası ardından pasaport işlemleri halledildi ve Bulgaristandayız.
     Otobüs park halinde.İnsanlar sigara içiyor , hava alıyor.Tuvalet varsa gireyim dedim,bakındım.Bir alçak duvarın önünden aşağı doğru inen bir merdiven var.Acaba erkek mi kadın mı diye levha aradım,yok.Girdim,tuvalet kısmı tamam,elimi yıkayayım, aman o da ne bir kadın.Üstelik üzerinde görevlilerin giysisinden var.Kadın bana bağırmaya başladı.Aman sorry falan ,yok kadın susmuyor.Neyse kaçarcasına geri çıktım,diğer tarafa dolaştım,elimi yıkadım ve dışarı çıktım,kadın hala bağıra bağıra uzaklaşıyor.Meğer duvarın önünde küçük bir kadın resmi olan bir minik tabela var fakat yolculardan biri önünde durarak görülmesini engelliyor.Fakat ilk izlenim bu olunca daha sonra hep tedirgin bir vaziyette gezdim ve bir an önce bu ülkeden kaçayım dedim,içimden.
     Tek şeritli yollar,Yolcu indirmelerle Plovdiv,Haskova derken sonunda Akşam vakti Sofya.Tarif edildiği üzere tramvaya binerek Hostel'e ulaşma (ki bu kısmı biraz zor oldu ) kayıt,odaya yerleşme.Oda'da bir Türk daha kalıyor.Üniversite öğrencisi.Akşam yemeği için dışarı çıkıyorum ki heryer kapalı.Lokanta falan yok.Alışveriş merkezinden aldıklarımla ekmek arası bişeyler yapıp yatıyorum.
     Ertesi sabah şehir haritası yardımıyla gezilecek yerleri geziyorum.Resimdeki Aleksandr Nevski Katedrali bunların en ünlüsü.Daha birçok kilise ve anıtsal yapı eski olmasına rağmen özgünlükleriyle kenti süslüyor.
Sofya bir günde gezilebilecek bir kent.Çok etkileyici değil ama görülebilir.

Kasım 16, 2012

Hadrianus'tan bir hediye;Edirne

 Edirne bir yeğenin eşiyle Lalapaşa ilçesinde yaşadığı için konaklama ve yolculuğa devam için 2. adım oldu.Osmanlıya başkentlik yapmış,denizi olmasa bile deniz kıyısı gibi nehir kıyıları var.Meriç ve Tunca nehirleri üzerine kurulu köprüleri çok güzel.Mimar Sinan'ın ustalık eseri Selimiye göz kamaştırıyor.Meriç normalde Yunanistanla sınır çiziyor ama istisnası Meriç ötesindeki Karaağaç Edirne'nin bir mahallesi durumunda.Burada Trakya Üniveristesinin bazı bölümleri var.ayrıca Lozan anlaşmasının imzacısı İsmet İnönü heykeli ile Lozan anıtı burada.Edirne Camileri,Kapalı Çarşısı ve diğer eserleri ile mutlaka görülmesi gereken bir kent.
Edirne denince akla gelen yiyecek ise Ciğer tava.Burada da  çokça yapan yer var.Yanında kuru biber ile hoş bir yiyecek.

Rakı Balık Ayvalık

 Eylül ayında yaptığım Balkan turunun tadı damağımda kalmıştı.3 kuruş para bulunca hadi dedim ,eksik kalan kısımları da tamamlamak için bir ek tur daha yap.Bu defa özlediğim ve bir arkadaşımı ziyaret imkanı yaratmak için Ayvalık ile başladım.Ayvalık geniş alana yayılmış harika bir sahil yerleşimi.Rakı balık ile anılıyor.Mezeleri meşhur.Ben de gündüz gezip akşama da balık halinden aldığım balığı pişirici de pişirttim.Yanına ekmek salata ile güzel bir yemek oldu.Hem de ucuz.Pansiyon da mevsim dışı olduğundan ucuzdu zaten.Maanzaradaki ada Lale adası.Bu adayı Cunda'ya bağlayan ise Türkiyenin ilk asma köprüsü diye biliniyor.Ayvalık hoş bir yer.Çay,kahve ucuz.Bademli kurabiyesi güzel.
Ayvalıktaki 2.gün pazarı imiş.Birçok sokak alışverişe ayrılmış.Turistler,Midilli'den gelen Yunanlılar,yukarıdaki gibi yakın köylerden gelenler derken şenlikli,canlı,kalabalık güzel bir pazarı var.Özellikle emekliliğini burada yaşayan ve takı vb işler yapanlar var birçok.

Eylül 26, 2012

Son Durak,Belgrad

 9 Saatlik bir tren yolculuğu.Saraybosna'dan kuzeye bir baraj gölü boyunca uzayan demiryolu.Yemyeşil vadiler.Minik köyler, camisi ile yeşilin ortasına yerleşmiş.Giderek yorgunluk.Sınır.Karşımıza Sırp polisler beklerken Hırvatistan'a hoşgeldiniz.hoşbulduk da Sırbistan nerede.Daha dur bakalım.Tren doğuya yönelerek yoluna devam ediyor ve saatler sonra Hırvatistandan çıkıyoruz, Sırp sınır görevlileri pasaport kontrolü yapıp Sırbistan'a giriyoruz.Hava kararıyor.Gecenin 9.30'unda Belgrad Tren İstasyonu.Elimdeki kendi yaptığım kroki ana hatları ile işe yarıyor ve sora baka  Hosteli bulup yerleşiyorum.
Ertesi sabah Hostelden çıkıp hareketli kaldırımları izleyip kentte gezilecek yerlerin başında gelen Kalemeydan'a geliyorum.Burası Osmanlı'nın yaptığı Belgrad Kalesi.Önce Surlar sonra burçlar ve sonunda İstanbul kapısından girip Deftardar kapsına varıyorum.Üstte İstanbul Kapısı...
 Defterdar Kapısının üstündeki surlarda ise bu muhteşem görüntü karşılıyor insanı.Tuna ve Sava nehirlerinin birleşen kolları.Sağdaki yeşil alan nehirdeki bir ada.
 Kalede bulunan kentin sembollerinden olan bir heykel.Belgrad heykeller,rölyefler kenti adeta.
 Köprüler,Nehir gemileri,hurdalar...
 Sırplar ile Bosna-Hersek arasındaki savaşta iş işten geçtikten sonra Sırpları durdurmak için Belgradı bombalayan Amerikalılardan kalan bir bina harabesi.
 Kentin yayalara ayrılmış caddesi ve buradaki yön belirleyici.
Mareşal Tito'lu yıllardaki sosyalist sistemden kalanlar tezgahlara düşmüş.Burada bir para vardı ki koleksiyonluk,üzerindeki sıfırları sayamadım.
Belgrad , Balkanlar gezimin en güzel duraklarından biri oldu.Eski ve yenileri ile Katedraller,Estetik görünümlü binalar,parklar,kafeler,Dobradan yani iyi günler diyerek selamlaşan uzun ve estetik insanlar.Tabii fiziki yapıları savaşta yaptıklarını unutturmuyor.tanıyabildim mi onları,sanmam.Benimki bi görüp geçme sadece.

Bosna -Hersek yani Mostar yani Saraybosna

 Dubrobnik'ten bir ikindi vakti kalkan otobüsümüz birkaç kere sınır geçişi yaptıktan sonra gece 8  sıralarında Mostar'a ulaştı.Geç kalan otobüsü bekleyen Hostel sahibi Miran bir Şili'li kızla beni alıp arabasıyla Hostele bıraktı.kayıt işlemi ardından köfte ile karnımı doyurdum.Gece 10'da Miran'ın Savaş dönemini anlatan DVD'yi hostel ahalisi izledik, yattım.Savaş acıları çok fazla.Ateş düştüğü yeri yakıyor.Yukarıdaki meydan Musalla Meydanı.Mostar'ın Müslüman kesiminin toplanma yeri.
 Mostar'da Gymnasıum.Yani Lise.Osmanlı sonrası döneme ait bir mimari.
 Savaşta yıkılan ve 5 devletin -Türkiye de dahil- katkılarıyla onarılan Neretva üzerinde Mostar köprüsü.
 Mostar'da saat kulesi ve bir Osmanlı-Türk evi Müze
 Mostar Köprüsünün uzaktan görünüşü.Etrafında cafeler,dükkanlar olan canlı bir turizm alanı.Hergün Dubrovnik'den buraya turlar geliyor.
 Saraybosna,acıların kenti.Burası da Başçarşı.Tam bir Osmanlı kenti havasında.Öndeki meşhur Sebili.etrafta bürekçiler,köfteciler,hediyelik eşya satıcıları,ayakkabıcılar ve diğerleri.Saraybosna 3 bölüm sanki.Müslüman mahallesi,çarşısı.Diğeri Avusturya-Macaristan buraları ele geçirdiğinde (Ünlü 93 harbi) başlayan Habsburg dönemi süslü apartman yapıları,devasa binalar.arada sosyalist dönemden kalma az sayıda yapı.Scanderia denilen bir yeraltı pasajı ve günümüze hoşgeldin diyen gökdelenler.Bütün bunların içinde en insani olanı gene Türk bölgesi bana göre.
                                                           İnat Kuca Evi.
                     Avusturya-Macaristan dönemi bir yapı.
Aynı dönemden bir başka yapı.Saraybosna bir renkler mozaiği.Kültürler,dinler,etnik yapılar karışmış.Çok sayıda festivale evsahipliği yapıyor.Son gün 1.Dünya savaşını başlatan bir Sırp'ın Avusturya-Macaristan veliahtı Ferdinand'ı öldürdüğü yerdeki Müze,Arkeoloji müzesi,Yahudi Müzesi gibi müzeleri gezdim.Aliya İzzetbegoviç'e selam eyledim.Daha asıl gezilmesi gereken müzeyi atlamışım ama olsun.Saraybosna gerçekten güzel.Kalbim Saraybosna'da kaldı.

Eylül 25, 2012

Dubrovnik

.Hırvatistan adriyatik kıyıları boyunca uzanan, sonra kuzeye doğru şişen ve sonra doğuya doğru uzanan ilginç bir alana sahip.Eski bir Yugoslav Cumhuriyeti.Hırvatlar uzun boylu insanlar.Kravatı dünyaya hediye etmişler hergün insanların boğazını sıkıyor. Dubrovnik demek Hırvatistan demek turizm açısından.Adriyatik kıyılarındaki bu eski kent yüksek surlarla çevrili bir eski şehir ve sahilerini pazarlıyorlar.Eskinin surlarına çıkıp turlamak ise 9 Euro.Burada herşey para.
Eski Kent'in daracık sokaklarında dolaşan turistler.Burası İtalya benzeri meydanlar,dar sokaklar,eski ve bozulmamış evler demek.Dondurma ve Pizza da İtalya'ya yakın olduğumuzu gösteriyor.
 Yamaçtan Adriyatik kıyıları.Tepeye yaptıkları bir teleferik ile farklı bir atraksiyon yaratmışlar ancak ücreti 12 Euro.Çıkıp manzara seyredip fotoğraf çekip iniyorsunuz.

Teleferikten eski kent,Lokrum adası ve sahiller.



Teleferik geliyor yeni yolcularıyla.Arkada tüm Dubrovnik eski kent.
 Eski Kent'in ana caddesi Stradun.Burası iki ucunda meydanlar olan,meydanlarda katedraller,çeşmeler,cadde boyunca dükkanlar,dondurmacıların sıralandığı eksen.Stradun'u dikey kesen bir sürü küçük sokak var.Hareket burada.1 gün kaldığım Dubrovnik belki tüm Hırvatistan'ı bana göstermedi ama bu kadar ünlü bir kenti görmek bile yetti.Savaş sırasında birkaç bombalamaya da maruz kalmış bu ortaçağ kenti Hırvatlar için altın yumurtlayan bir tavuk.

Eylül 24, 2012

Montenegro ( Karadağ )


 Karadağ,Arnavutluk kuzeyinde,Adriyatik sahilerinde doğa güzellikleri ile dolu bir eski Yugoslavya Cumhuriyeti.Sırplarla birlikte Osmanlıya ilk isyan edenlerden.Bugünse savaş sonrası Sırplarla kurduğu federasyonu yürütemedi ve bağımsız.Kıyıda en önemli merkezlerinden ikisini görme imkanım oldu.Bunlardan ilki Budva oldu.Marmaris benzeri bir turizm merkezi diyeyim.Gece ulaştığım için ertesi sabah ilk işim yolda gördüğüm Sveti Stefan oldu.Yukarıda resmini görüyorsunuz.Avrupanın en ünlü yarımadalarından biri.Bir köy ama tamamını bir otel işletiyor.Yani gezmeye giremiyorsunuz.Sadece fotoğraflarını çekebildim.Jet sosyeteye hitap ediyor.Tabii benim jetim yok.Bye bye Sveti Stefan.






 Burası da Sveti Stefan'ın plajı.Şemsiye şezlongdan yararlanma günlük 50 Euro idi.Hatta başka bir plajda 75 Euro da gördüm.Burası uçuşa geçmiş.

 Budva yakınlarında ilginç kaya oluşumları var sahilde.Bunlardan biri.
 .
 Budva Kale içinde bir sokak.Afiş.Kaleler dar alana yerleştiğinden sokaklar da daracık oluyor çaresiz.Gölgeli hoş yerler.Karadağ turizm'i bir kalkınma yolu seçmiş.Heryerde turist çıkıyor karşımıza.






Burası da Kotor.Adriyatik kıyılarından içerilere giren deniz burada Fiyort diye adlandırılmış girintler oluşturmuş.Burası denzinin temizliği ile övünüyor ama ben pek inanmadım.Dev gemiler yanaşıyor hergün.Kıyı boyunca evler,evler.Sahil yaşamı....






Kotor'da Eski Şehirde Tepelere uzanan surlara çıkarak kotor'un panaromik görüntüsünü izlemek,fotoğraflamak mümkün.Bunun için 3 Euro ödüyorsunuz.Ben de surlara çıkan merdivenlerdeyim.

Arnavutluk

 Bir zamanlar Arnavutluk Sosyalist bir yönetime sahipti ve Başkanı Enver Hoca idi.Hatta Türkiyedeki sol hareket içinde sovyetler birliği yanlısı ve Çin yanlısı olanların dışında bir de Enver Hocacılar vardı.Küçücük bir Ülke olarak kendini Dünyaya kapatmış,işçilerin egemenliğinde,düşman işgalinden korkan ve bunun için işgalde vatanı savunmak için korugan denen beton savunma yapıları yapmışlardı.Bunlar hala duruyor.Zamanla Enver Hoca ölür,Sosyalizm biter hatta düşman Amerika en güçlü Dost olur.Arnavutlukta neredeyse her binada Arnavut ve ABD bayrakları birlikte dalgalanıyor.Tiranda İskender Bey Meydanında şimdi müze olan ve ön cephesindeki sosyalist resim örneği.
 Tiran'da İskender Bey meydanı ve Heykeli.Kendisi Osmanlı'ya ilk isyan eden ve Arnavutluğun kuruusu olan kişidir.
 Meydanda saat kulesi ve Camii.
 Sosyalist zamanda yapılmış piramit.Sanırım sanat veya spor için yapılmış bir yapı.
 Bugün Arnavutluk hızla değişiyor.Din de canlanan kurumlardan.Modern bir Kilise.
 Yine sosyalist zaman anlayışı,geniş bulvarlar.Bu bulvarlara rağmen trafik zaman zaman kilitleniyor.
Bu da İşkodra kentinde bir katedral.Arnavutluk bir günlük Tiran ve İşkodra gezileri ile iki günde geçtiğim bir ülke oldu.Biraz kaotik yani karmaşık,dağınık göründü gözüme.Aslında kalınıp teleferik ile Tiran manzarası izlenebilirdi veya halk içinde daha fazla zaman geçirilebilirdi ama benim programımda bu kadardı ve geldim,gördüm,geçtim. 

Eylül 21, 2012

KOSOVA'DA BİR GÜN . PRİZREN

 Kosova , Yugoslavya'dan ayrılan son devlet.Halkın büyük çoğunluğu Arnavut ve müslüman.Üsküp'ten ayrılan otobüs 20 dakikalık yol sonrasında sınıra geliyor.Önce Makedonya ve sonra Kosova Gümrük görevlileri işlemleri yapıyorlar.Kimi pasaport kimi kimliklerle geçiyor.Dönüş sırasında Makedon polisi çantaları açıp bakmıştı.
Kosova iki şehri ile biliniyor.Priştina ve Prizren.Biri başkent diğeri ise kültürel merkez.Ben zaman darlığı nedeniyle sadece bir günlük Prizren gezisi yapabildim ama 4-5 gün kalınsa insanın sıkılmayacağı ,güzel yaşamı olan bir kent.Yine kenti güzelleştiren bir nehir,bir kale,camiler,Kiliseler,Osmanlı tarzı evler,sıvasız tuğla binalar,çeşmeler,küçük dükkanlar,köfteler (En güzelini burada yedim) ,Börekler,dondurmalar.
 Arnavut Birliği Müzesinde Geleneksel Arnavut kıyafetleri.Sanırım bunlar artık köylerde kalmıştır..
Prizren'in merkezi.Şadırvan.Etrafta dükkanlar,kafeler dolu.Hoş bir havası var.Burada sulara doyamadım ve bol bol içtim.Yerel yaşantısı sakin ve huzurlu.Bu huzur KFOR adı verilen yabancı ülke askerlerinin oluşturduğu bir güç koruyor.Ülke Amerikan destekli bir oluşum içinde.Türk birliğini de ziyaret etmek gerekti ama zaman yoktu.Öğleden sonra vardım,akşama kadar gezdim ertesi sabah da Üsküp'e döndüm.

Eylül 19, 2012

Macedonya



Balkanlar, uzun zamandır aklımda olan Avrupa'da biryerlere gitme niyetimin gerçekleştiği bir gezi oldu.Bir gün internette gezinirken Pegasus'un ucuz Üsküp uçuşunu gördüm.Bileti elektronik ortamda almamla birlikte gezi planları başladı.Nereden Başlayıp nerede bitecekti?Dönüş biletini de alınca 18 günlük bir program yapmam gerekti.Sonuçta Hostelleri bulup rezervasyonları yaptım.Yol planını çıkardım ve gün geldiğinde İzmir'den Üsküp'e uçarak Balkanlar gezisine başladım.
Üsküp Türk Çarşısı
Serin bir havada indiğim Üsküp ortasından Vardar nehrinin geçtiği ardını bir dağa dayamış ''sıkça söylendiği gibi'' Balkanlardaki Bursa.Yahya Kemal'in doğum yeri.Nehrin Taşköprü ile bağlanan iki kısmından birinde Türk Çarşısı,dükkanları,camileri,evleri yani Türk yaşantısı var.Bürek ve Kebap dedikleri Köfte en sevilen sokak yemekleri.Tatlılar ve dondurma da cabası.Osmanlı tarzı bir hayata hala devam eden kardeşlerimiz yaşıyor.
Tarihi Taşköprü kenti birleştiriyor.Türk Çarşısından çıkıp Hristiyan kesime geçtiğinizde sizi Makedonya Meydanı karşılıyorTepeye dev gibi bir haç dikilmiş olduğunu başınızı kaldırdığınızda görüyorsunuz.İşte Makedonya meydanı.Burası kentin Piyasası.Hareket burada.Eğlence burada.Meydanın Türk tarafında hummalı bir inşaat faaliyeti var. Yeni Devletin Meclisi,Başkanlık sarayı vb. gibi yapılarının inşaat alanı durumunda.Bu taraf daha geniş caddeler,kafeler ve binalarla dolu.2 günlük Üsküp gezisinin ardndan 2.durak güneydeki Ohrid.

Ohrid yeşillikler içinde Bir yerleşim.Kalesi,Kiliseleri,Sahili,Türk çarşısı ile insana huzur veren bir sükunet ortamı.Göle girme,bisiklete binme,kaleye çıkma,piyasa caddesinde turlama,kiliseleri gezme yapılabilir.


Ohrid'den bir günlük kaçışla yakındaki Manastır başka bir gezi yeri oldu.Bitola olarak değiştirilen adı bizce Manastır.Yukarıdaki bina da Atatürk'ün okuduğu Askeri Lise.Burayı gezmek Atatürk'ün hayatına dokunmak gibi bişey oldu.Turlarla gelenler anı defterlerini doldurmuş.
Manastır yine diğer kentler gibi,kafeler ve dükkanlarla dolu caddesi,nehri,saat kulesi,kiliseleri,camileri ile bir farklılıkların birarada yaşama kenti.
Makedonya bitip Arnavutluğa geçerken içinden geçilen bir kasaba Struga.Gölden çıkan sular yoluna devam ediyor.Otobüs'e yetişme telaşından sadece 10 dk görme imkanı oldu.Ohrid'e 12 km mesafede yemyeşil bir dinlenme köşesi.Makedonya'da Tetova,Gostivar,Strumica gibi başka kentler de var Türklerin yaşadığı ama heryeri gezme imkanım yok.
Artık yol Arnavutluğa.