Şubat 18, 2008

ÜRDÜN

Ürdün kırsalında bir Bedevi çadırı.
Ürdün'de ilk durağımız Petra oldu.Tabii gece saat 22.00 sularında vardığımızdan ilk hedef karnımızı doyurmak ve konaklama idi.5 yıldızlı Marrıot oteli gerçekten çok hoştu.Sabah kahvaltısı için indiğimiz salondan görülen manzara güneşin ilk ışıklarıyla büyülü gibi görülen vadilerdi.Susuz,taş ve kayalarla kaplı,ıssız bir manzara.Ama aşağıya baktığınızda ise otelin yüzme havuzu.Tezat'a bak.Kahvaltı sonrası toparlanıp otobüse bindik ve kısa bir yolculuk sonrası Petra Antik kenti girişinde beklemeye başladık.Çünkü Ürdün Hükümeti altın yumurtlayan tavuk olarak Petra'yı seçmiş.Adam başı 45 dolar bir para ödemeniz gerekiyor.3 saat zaman ayırabildiğimiz bir yer için güzel öpüldük yani.Peki değdi mi? Evet.
Petra en son anketlerde Dünyanın 7 harikası arasında sayılıyor.Kumtaşı kayaları içinde oluşmuş dar bir kanyon (Bizim -nereden bizim oluyorsa-Fethiye Saklıkent gibi).Girişte at ve araba ile gezdirmek isteyen ve bahşiş peşindeki ısrarcı seyislerden zor kurtulduk.(Bu arada bazı bayanların binmek için at seçerken bazılarının da seyis seçtiği rivayet olundu.Hakkaten gözü sürmeli, Johnny Depp adlı artist'e benzeyenler varmış...) Kanyonda yaklaşık 20 dk yürüdükten sonra dar bir bölümün sonunda karşınıza geniş bir kayaya oyulmuş saray çıkıyor ki muhteşem bir görüntü.(Bu saray resmi önceki yazılarımdan ''2008 planları'' adlı yazımda vardır.) Ben neden fotoğraf koymuyorum acaba? Gece pil şarz cihazında yerine tam oturmamış bir pil nedeniyle piller şarzlı değil de ondan.Olsun...
Biraz ileride kayalara oyulmuş odalar ,başka bir saray,bir tiyatro vb.karşımıza çıkıyor.Bedeviler çöl kumlarıyla harika deve resimleri yaptıkları küçücük cam kaseler,örtüler vb.satmaktadır.Petra gezisi tam da hakkıyla tamamlanmadan biter çünkü daha gezilecek yerler vardır.Petra kasabasının içinde bu defa durduğumuz yer Hz.Musa'nın asasıyla toprağa vurarak çıkardığı bir pınardır.Hem suyundan içilir hem dua edilir.
Yolumuz Ölüdeniz'e doğrudur ama yol üzerinde durduğumuz yer, İslam Tarihinin en önemli savaşlarından Mute Savaşının olduğu yerdir.Burada 3.000 Müslüman'ın 100.000 kişilik Bizanslılara karşı acımasız savaşı gerçekleşmiştir.Sahabe ziyaretleri ile Savaş anlatılır ve o günler tekrar anımsanır.
Güneş ışıkları dağların ardında kaybolmaktadır.Dağların ardı İsrail'dir.Lut Gölü'ne yaklaşıldığı sıklaşan güvenlik noktalarından bellidir.Zira Lut gölü, Ürdün ile İsrail arasında sınır oluşturur.
Lut Gölü deniz seviyesinden 460 m aşağıda,çok tuzlu bir suyu olan,bu nedenle çok kıvamlı ve kaldırma kuvveti yüksek olan bir göl.İnsanlar oturur gibi suyun üstünde kalabiliyor.Lut kavminin helak olduğu bu yerden sonra akşam konaklayacağımız Amman'daki otele doğru yöneldik.


Amman:Otobüs camı yansıması da var ama bu da böyle olsun.
Ürdün'den aklımda kalanlar:
-Başkent Amman beyaz taş kaplı binaları ve caddeleri,meydanları ile sokaklarındaki lüks araçlarla zengin bir batı ülkesinden farksız.(Petra'ya her girenden böyle para alırlarsa zengin olurlar tabii.)
-Kral Abdullah ile babasının veya aile üyelerinin resimleri heryeri süslüyor.Adeta heryere aile albümlerini asmışlar.
-Bir Arap ülkesinin sıcaklığından ziyade bir batılı soğukluğu var.Aradaki mesafeyi hissediyorsunuz.
-Gümrük kapısında parmak izi alıp kamera ile fotoğrafınızı çekiyorlar.Güvenlik kaygısı yüksek.
-Otelin karşısındaki bir berber tabelasında kimin resmi vardı dersiniz?Benim değil herhalde.Tarkan'ın

Hiç yorum yok: